Monday, July 23, 2012

Kaptanın Seyir Defteri

Lux.

Çok olmuş yazmayalı. Sürekli erteliyorum buraya çiziktirmeyi, yaz miskinliği burda da başgöstermiş anlaşılan. Ne ramazan yazısı yazmışım, ne İstanbul'a gelişimi anlatmışım... Çok boşladım burayı çok.

Neyse efenim, İstanbul'dayım iki haftadır, abimin yanındayım. Yanındayız. Ailecek. Öyle partilerden partilere, eğlencelere aktığımı falan düşünenleriniz oluyor. Yapmayın böyle şeyler. Bir kere çıkabildim kendi başıma dışarıya. Nereye gideyim arkadaşım, nereye? Sorarım size! Yol bilmem, iz bilmem. Hadi aventüryer ruh halim baskın gelse, zaten en geç dokuzda telefon çalmaya başlar hadi nerde kaldın diye. Ailecek geldik diyorum, aloo!













Buraya gittik biz. Fotoğrafı abim çekti bu arada. 


Güzel yer şu İstanbul. Çoğu kişinin korktuğu kadar büyük, karışık, kalabalık falan da değil üstelik. (Bir kere çıktım dediysem kendi başıma bir kere çıktım. Gözlem yapacak kadar dolaştık bu şehri evelallah.) Gayet de mutlu bir şekilde yaşayabilirmişim bu şehirde ben. Öyle milletin yakındığının yarısı kadar bile de yakınmazdım üstelik.

Mekan değişti ama ruh değişmiyor pek. İlle deniz olsun istiyor insan. Ya da ben karasal çeke çeke bir senedir, sıtkım sıyrılmış da olabilir. Konya'daki durumlar da fena değil. Ev falan tuttuk biz, eşe dosta aha burdan duyuruyorum işte. Gelin, görün, kalın. Kapımız açık, sonuçta kovacak değiliz. Artık yurt hayatından da kurtulduğum göz önünde bulundurulunca, önümüzdeki öğretim yılında daha bir insancıl falan olabilirim. Sonra şaşırmayın.

Madem şehir şehir rapor veriyoruz, Antalya'yı es geçmeyelim. Sıcağından kaçtık Antalya'nın ama özlüyor lan insan. İstanbul da güzel ama bir Kaleiçi değil.

Öyle işte. Bir hevesle oturmuştum ama yazamadım pek bişiy. Bi'dahakine artık.

Nox.

No comments:

Post a Comment